Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya, “Enflasyonun, 2018 sonunda orta noktası yüzde 8,4 olmak üzere yüzde 7,2 ile yüzde 9,6 aralığında, 2019 sonunda ise orta noktası yüzde 6,5 olmak üzere yüzde 4,7 ile yüzde 8,3 aralığında gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz” dedi.İlişkili Haberler
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya, “Enflasyon Raporu 2018-II”in tanıtımı amacıyla düzenlenen toplantıda, bir önceki rapora göre güncellemeleri anlattı.
Enflasyonun, düşürmeye odaklı ve sıkı bir politika duruşu altında 2018 sonunda yüzde 8,4 olarak gerçekleşeceğini öngördüklerini, 2019 sonu için tahminlerinin yüzde 6,5 düzeyinde olduğunu belirten Çetinkaya, “Bu çerçevede enflasyonun, yüzde 70 olasılıkla, 2018 yılı sonunda yüzde 7,2 ile yüzde 9,6 aralığında (orta noktası yüzde 8,4), 2019 yılı sonunda ise yüzde 4,7 ile yüzde 8,3 aralığında (orta noktası yüzde 6,5) gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz. Enflasyonun orta vadede yüzde 5 düzeyinde istikrar kazanacağını öngörüyoruz” diye konuştu.
Çetinkaya, ocak Enflasyon Raporu’nda yüzde 7,9 olarak açıkladıkları 2018 yıl sonu enflasyon tahminini 0,5 puan güncelleyerek yüzde 8,4’e yükselttiklerini belirtti.
Başkan Murat Çetinkaya’nın Enflasyon Raporu 2018-II konuşmasında öne çıkan noktaları derledik pic.twitter.com/EwxzTB5rap
— Merkez Bankası (@Merkez_Bankasi) April 30, 2018
Bu güncellemenin 0,4 puanı petrol fiyatları ve döviz kuru kaynaklı gelişmelere bağlı olarak Türk lirası cinsinden ithalat fiyatları varsayımını yukarı çekmelerinden kaynaklandığını söyleyen Çetinkaya, şunları kaydetti:
“Ayrıca, yurt içi talebin gücünü korumasına bağlı olarak bir önceki rapor dönemine göre yukarı yönlü güncellediğimiz çıktı açığı ise 2018 yıl sonu tahminini 0,1 puan artırdı. Diğer taraftan, para politikasındaki sıkı duruşun kararlılıkla sürdürüleceği bir görünüm altında 2019 yıl sonu enflasyon tahminini yüzde 6,5 olarak koruduk. Baz etkisinin yanı sıra döviz kuru ve petrol fiyatlarındaki gelişmelerin gecikmeli yansımalarına bağlı olarak yıllık tüketici enflasyonunda kısa vadede dalgalanma oluşabileceği öngörülmekte ve risklerin yukarı yönlü olduğu değerlendirilmektedir.
Para politikası kararları ve tedbirlerin etkisiyle enflasyonun tekrar düşüş eğilimine girmesi beklenmektedir. Ülke risk priminde küresel ve yurt içi gelişmeler kaynaklı ilave bir artış olmadığı varsayımı altında, sıkı para politikası duruşunun kararlılıkla sürdürülmesinin yanı sıra iktisadi faaliyet ve kredi büyümesinin daha ılımlı bir büyüme patikasına yakınsaması 2018 yılında enflasyondaki düşüş sürecini destekleyecek. Bu dönemde, para ve maliye politikaları arasında güçlü bir şekilde devam edecek eşgüdüm dahilinde vergi ve yönetilen/yönlendirilen fiyat ayarlamalarının da enflasyondaki düşüşe destek verecek şekilde belirlenmesi büyük önem taşımakta.”
Çetinkaya, yılın 2’nci Enflasyon Raporu’nun açıklandığı bilgilendirme toplantısında, son dönemde küresel ekonomide ve Türkiye ekonomisinde meydana gelen gelişmeler hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Enflasyon raporlarında konjonktürel gelişmeleri özetleyip tartıştıkları bölümlere ilave olarak ekonomik gündeme ilişkin öne çıkan bazı özel konulara dair çalışmalara yer verdiklerini anlatan Çetinkaya, bu raporda da uluslararası ticarette son dönemde gözlenen korumacılık eğilimlerinden bahsederek, bu eğilimlerin olası sonuçlarını ele aldıklarını bildirdi.
Çetinkaya, küresel iktisadi faaliyetin istikrarlı şekilde güçlenmeye devam ederken, küresel enflasyon gelişmelerinin ılımlı seyrettiğini aktararak, “Birinci çeyreğe ilişkin küresel büyüme tahminleri önceki çeyreğe kıyasla yükselişe işaret ediyor. Yıl geneline dair büyüme tahminleri de gelişmiş ve gelişmekte olan ekonomilerde yukarı yönlü güncellendi” diye konuştu.
Uluslararası ticarette artan korumacılık söylemlerinin küresel makroekonomik görünüm üzerindeki muhtemel olumsuz etkilerine dair endişelerin mart başından itibaren tahvil getirilerinin bir miktar gerilemesine yol açtığına işaret eden Çetinkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Ancak, gelişmiş ülkelerde merkez bankalarının para politikasında normalleşme sürecine dair beklentilerin güçlü kalmasıyla uzun vadeli tahvil getirileri yükselmeye devam etti. Diğer yandan, küresel risk iştahına bağlı olarak sermaye akımları dalgalı bir seyir izlemekte. Şubat başından itibaren küresel finansal piyasalarda gözlenen oynaklıklar ve yakın dönemde ABD ile Çin arasında süregelen dış ticaretteki korumacılığa dair tartışmalar gelişmekte olan ülkelerin risk primlerinde yükselişe neden oldu.
Türkiye’nin ülke risk primi de benzer hareket etti. Risk primindeki artış ve portföy girişlerindeki azalış, Türk lirasının değeri ve ima edilen oynaklığı üzerinde de etkili oldu. Arz ve talep yönlü gelişmelerin etkisiyle, ticari kredilerin büyüme eğiliminin tarihsel ortalamalara yakınsadığını, tüketicilere yönelik ihtiyaç ve konut kredilerinin büyüme eğiliminin ise 2017’nin son çeyreğinden bu yana bir miktar ivme kaybettiğini görüyoruz.”
“İLK ÇEYREKTE İKTİSADİ FAALİYET BİR MİKTAR İVME KAYBETMEKLE BİRLİKTE GÜCÜNÜ KORUDU”
Murat Çetinkaya, tüketici enflasyonunun yılın ilk çeyreğinde 2017 sonuna kıyasla 1,69 puan gerileyerek yüzde 10,23 seviyesine düştüğünü aktararak, “Alt gruplar genelinde görülen bu yavaşlamanın ağırlıklı olarak baz etkilerinden kaynaklandığını, çekirdek enflasyon göstergelerindeki iyileşmenin daha sınırlı kaldığını ve fiyatlama davranışında belirgin bir iyileşme kaydedilmediğini görüyoruz. Diğer taraftan, gerek üretici fiyatları kaynaklı maliyet baskıları gerekse güçlü seyreden talep koşulları tüketici enflasyonu üzerinde etkili olmayı sürdürüyor” ifadelerini kullandı.
Ocak Enflasyon Raporunda öngördükleri gibi, 2017’nin son çeyreğinde de güçlü seyreden büyümeyi özel ve kamu tüketiminin sürüklediğini gözlemlediklerini belirten Çetinkaya, ilk çeyrekte ise iktisadi faaliyetin bir miktar ivme kaybetmekle birlikte gücünü koruduğu tahmin ettiklerini bildirdi.
Çetinkaya, iş gücü piyasasındaki olumlu gelişmelerin desteğiyle tüketim harcamalarının birinci çeyrekte büyümeyi desteklemeyi sürdürdüğünü, kapasite kullanımının yüksek seyrettiği sektörlerde makine teçhizat yatırımlarının hızlandığını ve net ihracatın dönemlik büyümeye katkısının arttığını tahmin ettiklerini dile getirdi.
“FİNANSAL KOŞULLAR YILIN BİRİNCİ ÇEYREĞİNDE BİR MİKTAR SIKILAŞTI”
TCMB Başkanı Çetinkaya, konuşmasının “Para Politikası Uygulamaları ve Parasal Koşullar” bölümünde, fiyatlama davranışlarına dair risklerin devam etmesi nedeniyle para politikası duruşunu 2017’nin son çeyreğinde kademeli olarak sıkılaştırdıklarını anımsattı.
Kasımda Türk lirası ve döviz likiditesine dair önlemler aldıklarından bahseden Çetinkaya, aralıkta gerçekleştirilen Para Politikası Kurulu (PPK) toplantısında faiz artışı gerçekleştirirken, ocak ve martta enflasyon görünümde kalıcı bir iyileşme oluncaya kadar sıkı para politikası duruşunu koruyacaklarını ve gerekli görülmesi halinde ilave sıkılaşmaya gidebileceklerini duyurduklarını ifade etti.
Çetinkaya, nisan ayındaki PPK toplantısında ise enflasyona ilişkin riskleri sınırlamak amacıyla ölçülü bir parasal sıkılaştırma yapmaya karar verdiklerini hatırlatarak, şunları söyledi:
“Bu doğrultuda, Geç Likidite Penceresi (GLP) borç verme oranı yüzde 12,75’ten yüzde 13,50’ye yükseltildi. Sistemin fonlama ihtiyacı kasımdan itibaren tamamen GLP’den sağlanıyor ve dolayısıyla piyasadaki gecelik repo faiz oranları GLP borç verme oranı seviyesinde oluşuyor. Türkiye’nin ülke risk priminin yükselmesi sonucunda, parasal koşullara dair önemli bir gösterge olan kur takası faizleri tüm vadelerde Ocak Enflasyon Raporu dönemine göre yükseldi.
Jeopolitik gelişmeler ve risk primindeki yükselişin etkisiyle Türk lirası diğer gelişmekte olan ülkelerin para birimlerine kıyasla daha fazla değer kaybetti ve daha dalgalı bir seyir izledi. Ticari kredi büyüme oranları tarihsel ortalamalara yakınsıyor. Benzer bir yavaşlama eğilimini tüketici kredilerinde de görüyoruz. Finansal koşulları belirleyen tüm unsurları topluca değerlendirdiğimizde, finansal koşulların yılın birinci çeyreğinde bir miktar sıkılaşmış olduğunu gözlemliyoruz.”
Çetinkaya, tüketici enflasyonunun 2018 yılının ilk çeyreğinde bir önceki çeyrek sonuna kıyasla 1,69 puan azalarak yüzde 10,23 olduğunu ve Ocak Enflasyon Raporu öngörüsü ile uyumlu gerçekleştiğini söyledi.
Çetinkaya, işlenmemiş gıda ve alkol-tütün dışı tüketici enflasyonu tahmininde de benzer bir görünümün mevcut olduğunu aktararak, şunları kaydetti:
“İlk çeyrekte gıda enflasyonu öngörülerimize oldukça yakın gerçekleşti. Bu dönemde tüketici enflasyonu, birikimli maliyet baskılarının sürmesi, güçlü seyreden talep koşulları ve yükselen enflasyon beklentilerine paralel olarak yüksek seyrini korudu. Gıda grubunun yıllık enflasyonundaki gerileme, yılın ilk çeyreğinde olumlu hava koşullarına bağlı olarak meyve-sebze fiyatlarının düşük oranlı artışlar kaydetmesi neticesinde işlenmemiş gıda grubundan kaynaklandı. Bu dönemde işlenmiş gıda enflasyonu ise artış gösterdi. İşlenmiş gıda enflasyonundaki olumsuz görünümde peynir ve diğer süt ürünleri fiyatları ve Ekmek Tebliği’nde gramaj değişikliği sonrasında birikmiş maliyet baskılarının yansımasıyla yükselen ekmek fiyatları öne çıktı.”
Enerji grubunda yıllık enflasyonun, yıl başında elektrik fiyatlarında yapılan artışa rağmen, ilk çeyrekte petrol fiyatları ve döviz kurunun görece ılımlı seyretmesine bağlı olarak düştüğünü dile getiren Çetinkaya, “Temel mal enflasyonu yıllık bazda gerilemesine karşın, birikimli kur etkileri ve güçlü seyreden talep koşulları nedeniyle yüksek seviyelerini korudu. Hizmet grubunda da geçmiş enflasyona endeksleme davranışının yanı sıra asgari ücret artışı kaynaklı maliyet yönlü baskılar nedeniyle yıllık enflasyondaki gerileme sınırlı düzeyde kaldı. Tüketici fiyatları üzerinde üretici fiyatları kaynaklı maliyet yönlü baskılar sürerken, talep koşullarının güçlü olduğu sektörlerde bu durumun enflasyon üzerindeki etkisi daha belirgin şekilde hissediliyor” ifadelerini kullandı.
Çetinkaya, çekirdek enflasyon göstergelerinin yıllık değişiminde ve mevsimsellikten arındırılmış verilerle hesaplanan ana eğiliminde bir önceki çeyreğe kıyasla kaydedilen düşüşün sınırlı kaldığını aktararak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Enflasyonun yüksek seviyeleri ve enflasyon beklentilerindeki artış, fiyatlama davranışlarına ilişkin riskleri canlı tutuyor. Çekirdek enflasyon göstergelerine dair yayılım endekslerini kullanarak takip ettiğimiz fiyat artırma eğiliminin güçlendiğini görüyoruz. Özetle, eğilim ve fiyatlama davranışına ilişkin takip ettiğimiz göstergeler, yılın ilk çeyreğinde enflasyonun ana eğiliminde yüksek seviyelerin korunduğunu gösteriyor.
Geçtiğimiz dönemde ithalat fiyatlarındaki artış enflasyondaki yükselişte belirleyici oldu. Döviz kuru gelişmelerinin de etkisiyle Türk lirası cinsi ithalat fiyatlarında yüksek artışlar görüldü. Enflasyon ve enflasyon beklentilerinin bulunduğu yüksek seviyeleri de göz önünde bulundurarak, ithalat fiyatlarındaki yükselişin fiyatlama davranışları üzerindeki etkilerini yakından takip ediyoruz.”
”2017 YILININ SON ÇEYREĞİNDE İKTİSADİ FAALİYET, GÜÇLÜ SEYRİNİ KORUDU”
TCMB Başkanı Murat Çetinkaya, 2017 yılının son çeyreğinde iktisadi faaliyetin, güçlü seyrini koruduğunu belirterek, bu dönemde Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYH) dönemlik olarak yüzde 1,8, yıllık olarak ise yüzde 7,3 oranında artış kaydettiğini, böylelikle, 2017 yılı büyümesinin 2016 yılına kıyasla önemli ölçüde ivmelenerek yüzde 7,4 düzeyinde gerçekleştiğini söyledi.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Murat Çetinkaya
Son çeyrekte dönemlik ve yıllık büyümenin kaynağının yurt içi talep olduğunu kaydeden Çetinkaya, şu bilgileri verdi:
“Talep bileşenleri açısından baktığımızda, vergi indirimlerinin sona ermesine rağmen özel tüketimin canlı seyrini koruduğunu, kamu tüketiminin ise büyümeye desteğinin arttığını görüyoruz. Yatırımlar yıllık büyümeye katkı vermeye devam etse de, dönemlik büyümeyi sınırlandırıyor. Öte yandan, net ihracat dönemlik ve yıllık büyümeye düşürücü yönde katkı yapıyor. 2016 yılının son çeyreğinden itibaren devreye giren tedbir ve teşvikler, iç talep ve iktisadi faaliyetteki canlanmanın sektörler geneline yayılmasını sağlayarak 2017 yılında ekonomik büyümenin hızlanmasında belirleyici rol oynadı.
Yatırımlar tarafında, inşaat yatırımlarının yıl genelinde yükseldiğini, makine teçhizat yatırımlarının ise yılın ikinci yarısında artış göstermeye başladığını gözlemliyoruz. Olumlu seyreden dış talebin ihracatı desteklemesi ve turizmdeki toparlanmanın belirgin katkısına karşın, altın ithalatındaki tarihsel ortalamaların üzerindeki artış nedeniyle 2017 yılında net ihracatın büyümeye katkısı 0,1 puan ile sınırlı kaldı. Altın ithalatı dışarıda bırakıldığında ise bu katkının yaklaşık 1,3 puan olduğunu tahmin ediyoruz.”
Çetinkaya, ilk çeyreğe dair açıklanan verilerin, iktisadi faaliyetin bir miktar ivme kaybetmekle birlikte güçlü seyrini koruduğunu aktararak, “İktisadi faaliyetteki bu seyir iş gücü piyasasına olumlu yansımaya devam ediyor. İş gücü piyasasındaki bu görünüm özellikle dayanıksız tüketim malı harcamaları üzerinden özel tüketimi destekliyor. Göstergeler, inşaat faaliyetinde olumlu hava koşullarının da etkisiyle artış yaşandığına, makine-teçhizat yatırımlarının da dönemlik bazda yeniden artışa geçeceğine işaret ediyor. Kamu kesimi tüketim ve yatırım harcamaları kanalıyla büyümeyi destekleyici duruşunu koruyor” diye konuştu.
Dış ticaret tarafında, mal ve hizmet ihracatının artışını sürdürdüğünü, mal ve hizmet ithalatının ise bir miktar yavaşladığını gördüklerini dile getiren Çetinkaya, şunları ifade etti:
“Bu görünüme karşın, güçlü iç talep nedeniyle yılın ilk çeyreğinde cari açık arttı. 2018 yılında iktisadi faaliyetin ana eğilimine yönelerek kademeli olarak potansiyel düzeyine yakınsayacağını öngörüyoruz. Reel kurdaki birikimli değer kayıpları, turizmdeki toparlanma ve küresel büyümenin güçlenmesiyle birlikte mal ve hizmet ihracatının büyümeye güçlü desteğini sürdürmesini ve cari dengeyi olumlu etkilemeye devam etmesini bekliyoruz. İktisadi faaliyette öngördüğümüz seyrin iş gücü piyasasına olumlu yansımalarının süreceğini ve işsizlik oranlarının gerilemeye devam edeceğini tahmin ediyoruz.”
“GIDA ENFLASYONU VARSAYIMIMIZI YÜZDE 7 OLARAK KORUDUK”
Murat Çetinkaya, enflasyon tahminlerinde enerji, ithalat ve gıda fiyatlarının da önemli rol oynadığını belirterek, yakın dönemde ham petrol fiyatlarında gerçekleşen artışların vadeli piyasalardaki fiyatları da yukarı çektiğini söyledi.
Bu nedenle ham petrol fiyatları varsayımını, 2018 yılı için 66 dolardan 68 dolara, 2019 yılı için ise 62 dolardan 65 dolara yükselttiklerini vurgulayan Çetinkaya, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Son dönemde ham petrol fiyatlarının yanı sıra alüminyum gibi bazı metal fiyatlarında da artış gözlemliyoruz. Buna karşın, şubat ayına ilişkin ithalat birim değer endeksinin belirgin biçimde gerilemesi ve vadeli emtia fiyatları artış oranlarında bir önceki rapor dönemine göre önemli bir değişiklik olmaması, ABD doları cinsinden ithalat fiyatlarının 2018 yılı artış oranını aşağı çekti. Bu çerçevede, ortalama ithalat fiyatı yıllık artış oranı bir önceki rapor dönemine göre gerilemiş görünse de, ithalat fiyatları kaynaklı risklerde azalma olmadığını değerlendiriyoruz.
Birinci çeyrek sonunda yüzde 10,4 düzeyine düşen gıda enflasyonu, yüzde 10,3 olan Ocak Enflasyon Raporu tahminlerine oldukça yakın gerçekleşti. Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi (Gıda Komitesi) gündemindeki tedbirleri de dikkate alarak, gıda enflasyonu varsayımımızı 2018 ve 2019 yıl sonu için yüzde 7 olarak korumuş bulunuyoruz.”
Orta vadeli tahminler üretilirken, mali disiplinin korunacağı ve yönetilen/yönlendirilen fiyatlar ile vergilerde öngörülmeyen bir artış gerçekleşmeyeceğini varsaydıklarını kaydeden Çetinkaya, “Tahminler üretilirken vergi ayarlamalarının ve yönetilen/yönlendirilen fiyatların OVP projeksiyonları ve otomatik fiyatlama mekanizmaları ile uyumlu olacağını öngörüyoruz. Maliye politikasının orta vadeli duruşu için 2018-2020 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program projeksiyonlarını temel alıyoruz” şeklinde konuştu.
“YAPISAL ALANLARDA ORTAK ÇABA PLATFORMLARINA KATKI VERMEYE DEVAM EDECEĞİZ”
Çetinkaya, Merkez Bankası olarak son yıllarda fiyat istikrarını sağlama sürecinde kapsamlı bir strateji izlemeye gayret ettiklerini belirterek, öngörülebilir bir para politikası ile yapısal konulara kalıcı çözümler üretmeye yönelik koordineli çabaların bu stratejinin temelini oluşturduğunu anlattı.
Geçmiş tecrübeler enflasyonla mücadelede kalıcı sonuçlar almak bakımından her iki boyutun da birbirini destekleyecek şekilde kurgulanmasının önemine işaret ettiğini belirten Çetinkaya, şunları kaydetti:
“Para politikası duruşuyla ilgili olarak son yıllarda önemli adımlar attık. Fonlama politikasını kademeli olarak sadeleştirdik. Para politikasının duruşunun öngörülebilirliğini artırdık. Mevcut durumda Merkez Bankası fonlama faizi ile piyasa faizleri tamamen aynı seviyede oluşuyor. Bu da parasal aktarım mekanizmasının güçlenmesine katkıda bulunmakta. Ayrıca, sahip olduğumuz bütün araçları fiyat istikrarı doğrultusunda kullanmaktayız. Yapısal alanlarda da gıda fiyatları, kur riski yönetimi ve para-maliye politikası koordinasyonu konularında mesafe kat edildi. Ayrıca, kalıcı fiyat istikrarının önündeki önemli engellerden biri olan dış açığımızı azaltma konusunda da son dönemde atılan adımları olumlu karşıladığımızı ifade etmek isterim. Orta vadede kalıcı fiyat istikrarının sağlanması bakımından rekabet ortamının ve üretimde verimliliğin artırılmasının da öncelikli hedefler arasında yer alması önem taşıyor.”
Çetinkaya, bütüncül çerçevenin ödünleşimlerinin asgariye indirerek kalıcı çözümler üretmeyi hedeflediğini vurgulayarak, “Önümüzdeki dönemde Merkez Bankası olarak önceliğimiz, para politikasının etkinliğinin daha da artırılması ve enflasyonun istikrarlı bir iyileşme sürecine girmesinin sağlanması olacaktır. Bu çerçevede, bir yandan para politikası araçlarını fiyat istikrarına yönelik kararlı bir biçimde kullanırken diğer yandan yapısal alanlarda ortak çaba platformlarına katkı vermeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
ENFLASYON TEK HANE Mİ OLACAK, ÇİFT Mİ KALACAK?
PARA POLİTİKASINDA ‘SADELEŞME’ YOLDA
Para politikasında sadeleşmenin adımının zamanlamasına ilişkin soru üzerine Çetinkaya, sadeleşmeyle kasıt edilenin ve hedeflerinin para politikasının öngörülebilirliğini artırmak olduğunu söyledi.
Çetinkaya, bunu parasal aktarım mekanizmasının güçlenmesi açısından istediklerini ve 2015’te de yol haritası açıklandığında temel hedefin bu olduğunu ifade etti.
Bu anlamda öngörülebilirliğin önemli ölçüde arttığını vurgulayan Çetinkaya, para politikası duruşunun ölçülmesine dair belirsizliğin neredeyse tamamen ortadan kalktığına dikkati çekti.
Çetinkaya, “Temel hedefimiz burada nihai adımı da atabilmek. Sadeleştirmeyle ilgili hedefimiz ve planımız devam ediyor. Son Kurul toplantısında teknik birimler tarafından sadeleşme sürecinin nihai aşaması ve yeni operasyonel çerçeveye dair sunumlar bu konuda yapıldı. Nihai adıma yakın olduğumuzu düşünüyorum. Kurul bunu değerlendirecek ve sadeleşmeye yönelik nihai adım önümüzdeki dönemde atılacak. Buraya çok uzak değiliz” değerlendirmesinde bulundu.
“ENFLASYON GÖRÜNÜMÜNDEKİ GELİŞMELERE BAĞLI OLARAK PARA POLİTİKASI ŞEKİLLENECEK”
Çetinkaya, sıkılaştırma adımları atılırken ne gibi faktörlerin dikkate alındığına yönelik soru üzerine faiz kararlarında enflasyonu etkileyen geçici faktörlerden ziyade fiyatlama davranışlarını dikkate alarak orta vadeli perspektifle kararları şekillendirmeye çalıştıklarını ifade etti.
İhtiyaç duyulduğu dönemlerde geçmişte olduğu gibi atılabilecek faiz adımlarının farklı ölçülerde şekillenebileceğini dile getiren Çetinkaya, son toplantıda tüm koşulları ve enflasyon görünümünü değerlendirerek ölçülü bir adım atılmasına karar verdiklerini anımsattı.
Çetinkaya, şunları kaydetti:
“Önümüzdeki dönemde yine enflasyon görünümündeki gelişmelere bağlı olarak para politikası şekillenecek. İhtiyaç duyulursa ilave parasal sıkılaştırma yapabileceğimizi de yine son metnimizde değerlendirdik. Son dönem gelişmelerinin fiyatlama davranışları üzerinde oluşturduğu ilave risklerin de farkındayız. Bunları da gözlemleyerek, bahsettiğimiz enflasyon patikasında hem beklentilerin hem de fiyatlama davranışlarından uzaklaşmaması için ihtiyaç duyulabilecek adımları Para Politikası Kurulu (PPK) gerekli gördüğü şekilde atmaya devam edecektir.”
“İKTİSADİ FAALİYET POTANSİYEL DÜZEYİNE YÖNELECEK”
İktisadi faaliyet ve büyüme görünümüne ilişkin soru üzerine Çekinkaya, geçen yıl, 2016’daki gelişmelerden sonra tedbir ve teşviklerin etkisiyle çok hızlı bir toparlanma gerçekleştiğini ve 2017’de yüzde 7,4’lik büyüme görüldüğünü belirtti.
Çetinkaya, bu yılki büyüme görünümüne ilişkin şu değerlendirmelerde bulundu:
“Bazı unsurların baz etkisi başta olmak üzere, destekleyici politikaların ortadan kalkmasıyla birlikte iktisadi faaliyetin kademeli olarak potansiyel düzeyine yöneleceğini öngörüyoruz. Potansiyel düzey ve çıktı açığına ilişkin ve bunun para politikası etkilerine dair çalışmalarımızı daha önce paylaşmıştık. Maliye politikası ve para politikası arasında geçen yıllarda güçlü bir koordinasyonun sağlandığını görüyoruz. Yönlendirilen fiyatlar kanalı, enflasyonist baskı oluşturmayacak biçimde şekillendi. Bazı fiyatlamaların seviyesi belirlenirken, bu dikkate alındı. Bazı fiyatlamalarda dönemsel ertelemeler gerçekleştiğini gördük. 2018 yılında da bunun devam edeceğini öngörüyoruz.
Burada konjonktürel ve yapısal iki cepheden bakmak gerekiyor. Dönemsel ihtiyaçlar dikkate alınarak, para politikası ve maliye politikasının geçmiş ve bu dönemde olduğu gibi konjonktürel tedbirlerle birbirleriyle makro dengeyi destekleyici adımlar atması ideal bir durum. Bunun dışında da orta-uzun vadede enflasyon sepetinin yaklaşık üçte birini oluşturan yönetilen-yönlendirilen fiyatlarda endeksleme gibi davranışların ortadan kaldırılması ve bu koordinasyonun daha kalıcı ve yapısal bir hale getirilmesi konusunda da ilave adımlar olduğunu düşünüyoruz. Bu çerçevede de Merkez Bankası olarak ilgili kurumlarımızın Maliye Bakanlığı ve hükümetle temaslarımız devam ediyor.”
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.