Bakanlık yetkililerinden alınan bilgiye göre; Özel Eğitim ve Rehberlik Hizmetleri Genel Müdürlüğü, TEOG sistemi hakkında öğrenci, aile ve öğretmenleri bilgilendirmek amacıyla 81 ilden 100 rehberlik öğretmenine 23-25 Şubat’ta Ankara’da 3 günlük eğitici eğitimi verdi.
Bu 100 öğretmen, 2015 eğitim-öğretim yılı sonuna kadar, rehberlik öğretmenleri ve öğretmenler, veliler ve öğrenciler için bilgilendirme çalışması yapacak. Bu eğitimlerde; öğrenci ve velilere, sınav öncesi ve sonrası destek, sınavlara hazırlanma ve verimli ders çalışma, sınav kaygısı ile baş etme yolları, tercih danışmalığı, ailenin çocuğa yaklaşımı, öğretmenlerin ortak sınavlarda rolleri, öğrencilere yaklaşımları, sınav süresince yapılması gerekenler hakkında bilgilendirme yapılacak.
Rehberlik ve psikolojik danışma hizmetlerinin verimliliğin arttırılması amaçlanan bu çalışma kapsamında, eğitici öğretmenlerinin, illerindeki faaliyetlerde kullanmaları amacıyla örnek sunuları içeren “Öğretmen, Öğrenci, Veli ve Tercih Danışmanlığı” başlıklarında 4 kılavuz hazırlandı. Hazırlanan kılavuzlar, Bakanlığın internet sitesinden yayımlandı.
“TEOG Aile Kılavuzu”nda, sınavın, çocukların kişilik özelliklerini, zekasını, ailenin başarılı olup olmadığını belirleyen bir araç olmadığına vurgu yapıldı. Ailelerin çocukları ile kuracakları olumlu ilişkilerin, onların özgüvenli, sorumluluk sahibi, kendi kendine yeten, başarılı bireyler olmalarını sağlayacağına işaret edilen kılavuzda, çocukların okul hayatının, kullandıkları sosyal paylaşım ağlarının, sosyal etkinliklerinin ve arkadaş ilişkilerinin özgüvenlerini sarsmadan kontrol edilmesi gerektiğine dikkat çekildi.
Kılavuzda, ailelerin çocuklarıyla kuracakları ilişkilerde dikkat etmesi gereken noktalar, “Elimizden geldiğince tutarlı davranalım. Rencide edecek kadar baskıcı, çocuğumuzun ne yaptığını bilmeyecek kadar ilgisiz, sarıp sarmalayıp nefes almasını engelleyecek kadar koruyucu olmadan, demokratik bir tutum sergileyelim” ifadeleriyle anlatıldı.
Sınavların, geleceğin tek belirleyicisi olarak görülmemesi gerektiğinin tavsiye edildiği kılavuzda, sınavın çocukların öğrenme yaşantılarını değerlendiren ve onların bir üst eğitim kurumuna yerleşmesini sağlayacak bir araç olarak görülmesi gerektiği vurgulandı.
Kılavuzda, ailelere şu tavsiyelerde bulunuldu:
“Sınava giren bizler değil çocuklarımızdır. Her çocuk, aynı düzeyde sınav kaygısı yaşamaz. Çocuklar farklı durumlara, farklı kaygı tepkileri verirler. Anne ve babaların yüksek düzeyde sınav kaygısı yaşamaları, çocuklarına yönelik yüksek beklenti duymalarına neden olur. Çocuğun var olan sınav kaygısına, anne ve babanın sınav kaygısı da eklenince çocukların kaygı düzeyleri daha da artar ve bu durum çocuk ile anne-baba ilişkisinin bozulmasına neden olabilir. Eğer çocuğumuzun sınav kaygısı onun günlük yaşantısını olumsuz etkiliyor ve günlük yaşam etkinliklerini yerine getirmesine engel oluyorsa okulumuzun rehber öğretmeninden destek alabiliriz.”
Çocuklara yardım isteği
Anne babaların çocuklarının verimli ders çalışmasına nasıl katkı sağlayabileceklerine ilişkin bilgilere yer verilen kılavuzda, zamanlarını planlamalarına, çalışma ortamlarını düzenlemelerine, çalışma sürelerini ve aralıklarını planlamalarına yardımcı olmaları önerisi getirildi. Kılavuzda, “Çocuklar kendi tercihleri ile anne ve babalarının tercihleri arasında seçim yapmakta güçlük yaşamaktadırlar. Bazen de anne ve babaların beklentileri ile çocuklarının yetenek düzeyleri uyuşmamaktadır” değerlendirmesi yapıldı.
Tercih yaparken dikkat
TEOG ve Tercih Danışmanlığı Kılavuzunda ise öğrencilere, TEOG tercihlerinde doğru danışmanlık hizmeti verilmesinin önemli olduğu belirtilerek, “Yüksek puan alan başarılı öğrenciler anadolu liselerine, düşük puan alan başarısız öğrenciler ise mesleki okullara gider algısı yüzde 100 doğru değildir. Eğitim sistemimizin amacı her alanda tüm öğrencilerimizin belli bir başarı elde etmesidir” denildi. Bakanlığın hazırladığı kılavuzda, şu hususlara dikkat çekildi:
“Eğitim sistemimizde bir takım telafi imkanları mevcuttur. Örneğin sağlık alanında bir lisede okuyan bir öğrenci liseyi bitirip mesleğine başladıktan sonra üniversitede tercihlerinden vazgeçip farklı bir alana yönelebilir.
Tapu kadastro, sağlık meslek, biyomedikal, yaşlı ve hasta bakımı, adalet meslek, uçak motor, raylı sistemler tarım, laboratuvar, itfaiyecilik, pastacılık, radyo-tv, lojistik gibi çoğu yeni açılmış bölümlerin öğrencilerimizce keşfedilmesinde fayda var.”
Öğrenci kılavuzu
Öğrenciler için hazırlanan kılavuzda da sınavların, kişilik özelliklerini, zekayı ya da kişinin değerli olup olmadığını belirleyen bir araç olmadığı, öğrencilerin derslerinde neyi ne kadar öğrendiğini ölçen bir uygulama olduğu vurgulandı. Sınavlara planlı ve etkili hazırlanmak için öğrencilerin amaçların, gerçekçi, kişiye uygun olması ve kişisel yeterliliği artırması gerektiği belirtilen kılavuzda, verimi arttırmak için zamanı planlamak, çalışma ortamını düzenlemek, çalışma sürelerini ve aralıklarını planlamak, not tutmak, aktif dinleme yapmak, özet çıkarmak, hafızayı güçlendirmek ve güdülenmek gerektiği belirtilerek, bu konularda tavsiyelerde bulunuldu.
Kılavuzda, sınav kaygısının, öğrenilen bilginin sınav sırasında etkili bir biçimde kullanılmasını engel olacağı ve başarıyı düşüreceği belirtilerek, kaygının normal seviyesi çalışmaya motive ederken fazlasının olumsuzluklara neden olacağı ifade edildi.
Kaygının oluşmasında etkisi olan “sınava hazır değilim, bu bilgiler çok gereksiz ve saçma, nerede ne zaman kullanacağım ki sınavlar niye yapılıyor ne gerek var, bu konuları anlayamıyorum aptal mıyım gibi olumsuz otomatik düşüncelerin farkına varılması istenen kılavuzda, bu düşüncelerin yerine şu alternatif düşüncelerin konulması istendi:
“Yapmam gereken nedir?”
-Yapabildiğimin en iyisini yapabilirim. -Olabilecek en kötü şey nedir? -Dünyanın sonu değil telafisi var. -Bunda başarısız olmam her zaman olacağım anlamına gelmez, -Yeterli zamanımın olmadığı doğru ancak olan zamanımı en etkili şekilde nasıl kullanabilirim? -Tüm kaynakları çalışamasam bile önemli bölümlere öncelik vererek sınava hazırlanabilirim, hiç olmazsa bu bölümlerden puan kazanırım, -Başarırsam hayatımın önemli bir dönüm noktasının aşacağım. Başarısız olmam tembel ve beceriksiz olduğumu göstermez, daha fazla çalışmam gerektiği anlamına gelir, -Zamanı kendi yarama kullanmak benim elimde.”
Öğretmen kılavuzu
Öğretmenler için hazırlanan kılavuzda ise öğretmen-öğrenci ilişkisinin diğer ilişki türlerine göre eğitimin niteliği ve öğrencilerin akademik başarılarına büyük bir etki yarattığına dikkat çekilerek, öğretmenelere şu önerilerde bulunuldu: “-Öğrencilerimizin önemli duygusal ve sosyal sorunlarını fark ettiğimizde ailesiyle görüşerek uzman yardımı almasına teşvik edelim
-Başarısız çocuklara yardımın en önemli öğelerinden biri başarı tecrübeleri yaratılarak güvenini güçlendirmektir. Öğrencimize bu kapsamda başarabileceği görev ve sorumluluklar verelim. Örneğin; sınıf gazetesi, müzik kulübü başkanlığı gibi. -Öğrencilerimize sevgi ve saygı gösterelim, önce kendi önyargılarımızın farkında olalım. -Öğrencilerimizi ayrı ayrı tanıyarak onları farklı sosyo-ekonomik ve kültürel dünyalardan gelen farklı potansiyele sahip, bağımsız bireyler olarak kabul edelim. Değerlendirmelerimizi bu ölçüye göre yaptığımız takdirde “kıyaslama” yanılgısına düşmeyiz. -Öğrencilerimize yönelttiğimiz beklenti düzeylerimizin farklı olmamasını, çeşitli etkenlere bağlı olarak değişik yaklaşımda bulunmamaya özen gösterelim. Şunu bilelim ki sözlü olmasa da beden dilimizle tüm davranışlarımız öğrencilerin tamamı tarafından dikkatle izlenmekte ve değerlendirilmektedir. -Başarısız öğrenciyi sınıf içinde aşağılamak ve dışlamak, onu hiçbir şekilde başarıya yöneltmez. Tam tersine başarısızlık kaygısının pekişmesini sağlar.
-Her dersin hangi tür çalışma tekniği gerektirdiğini en iyi kendi branş öğretmenleri bilir. Bu nedenle, kendi branşımıza ait çalışma yöntemlerini öğrencilerimizle paylaşalım.
-Öğrencilerimizin önemli duygusal ve sosyal sorunlarını fark ettiğimizde ailesiyle görüşerek uzman yardımı almasına teşvik edelim. -Başarısız çocuklara yardımın en önemli öğelerinden biri başarı tecrübeleri yaratılarak güvenini güçlendirmektir. Öğrencimize bu kapsamda başarabileceği görev ve sorumluluklar verelim. Örneğin; sınıf gazetesi, müzik kulübü başkanlığı gibi. -Öğrencilerimize sevgi ve saygı gösterelim, önce kendi önyargılarımızın farkında olalım. “Ayrıca öğretmenlerden, öğrencilerini eleştirirken, eleştirinin kişiyle değil davranışıyla ilgili olduğunu göstermek için olumlu eleştiri ile başlayıp, olumlu eleştiri ile bitirmelerini içeren “Sandviç Tekniği”ni kullanmaları istendi.
A.A.
Veri politikasındaki amaçlarla sınırlı ve mevzuata uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Detaylar için veri politikamızı inceleyebilirsiniz.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.